YÖRESEL MİMARİ HAKKINDA

             İnsanlığın varoluşundan beri barınak,insanın yaşamak için gerek duyduğu bir durumdadır.Tarım çağının başlamasıyla insanlar kalıcı barınak yapma ihtiyacı duydu ve bu andan itibaren yapı sanatı doğdu bu günümüze kadar gelişerek mimari adını aldı.Bir taşı diğerinin üstüne koymakla başlayan mimari günümüzde en ileri teknolojiyi bile kullanabilmektedir.Zaman geçse de binalar halen üç süreç de yapıldığı görülmektedir.
1.İlkel topluluklarda basit tekniklerle kişi doğada bulunan malzemeleri aynen kullanarak yapar.
2.Bina uzman veya uzmanlar tarafından yapılır ve bu yöresel mimari olarak kabul edebiliriz.
3.Mimar kimliği taşıyan bir insan ve her türlü malzeme ve teknik kullanarak yapılabilir.Tasarım artık geleneğin önüne geçer.
Çevremizdeki yapıların büyük çoğunluğu mimarlar tarafından tasarlanmamıştır,geleneksel yapıları nesilden nesile aktaran ve tasarlayan insanlara kalfa veya usta adı verilirdi.Yakın geçmişe baktığımızda arkeologların bu yapılara ilgi duymaya başladığını ve yöresel mimari üzerine araştırmalar yaptıklarını görebiliriz.
Yöresel Mimari’nin oluşumunda bazı özellikler ortaya çıkar.Yapı malzemesi doğal ve doğaldan üretilmiştir,bir teknik sözlüğü bulunur,içinde bulunduğu iklime uyum sağlar,doğaya uyum gösterir,yapısı kolayca anlaşılır ve estetik kalite her bina için tek tek belirlenmez nesilden nesile aktarılarak kendi kendine ortaya çıkar.
Türkiye’deki Yöresel Mimari Örnekleri
Türkiye’nin iklimi bölge bölge değişir ve her bölge kendine özgü doğal malzemeler kullanarak kırsal alanda yöresel mimarimizi oluştururlar.Çoğunlukla ahşap ve kerpiç,tuğla kullanılır.İklimlere göre Doğu Anadolu Bölgesi gibi sıcak,kurak yerlerde  tuğla kullanılırken,yağmurun fazla olduğu Karadeniz taraflarında ahşap kullanımı hakimdir.
Türkiye evi ahşap strüktüre sahip,geniş saçakları,dizi dizi pencereleri,üst katta çıkmaları ve kiremit örtülü basit bir çatısı olan 2 veya 3 katlı evlerdir.İslam
dogmasının belirgin özelliklerinden olan kadın erkek ayrımının zengin evlerindeki
tipik göstergesi harem ve selamlık oluşumu bir gösteriş ve genele uyma şekli olarak
diğer balkan evlerinde de görülebilir.

Antropolojik Varsayımlar:

Canlı varlıklar için kullanılan bu kavram burada yazıda ele alınan konutun kökenini belirlemek için kullanılmıştır.Ünlü mimarlar bu konuyu farklı bakış açılarıyla değerlendirmiş ve yorumlamıştır ama sonuçta geleneksel konut toplumun geçirdiği kültürel ve değişimlerin bir ürünü olduğu en rasyonel varsayım olarak kabul edilebilir.Eyvan ve Megaron bu konuda çok eski dönemlerden taşınarak gelen bu konudaki mimari elemanlardır.
Eyvan megaron ile ilgili görsel sonucu megaron ile ilgili görsel sonucu
Türkiye’deki Yöresel Mimariyi Belirleyen Faktörler:
Coğrafya, gelenekler ve dini davranışların belirlediği yaşam tarzı ve üretim şekli yöresel mimariyi belirleyen faktörlerin başında gelmektedir.Özellikle o çevredeki iş dağılımı mimariyi çok etkiler örneğin;Dokumacılık yapılan bir yerde atölye eve dahil edilirken hayvancılığın yoğun olduğu bir bölgede hayvanlarında barınabileceği bir yapı yapılır.
Türkiye’deki Geleneksel Konutların Bölgelere Göre şekillenmesi ve Dağılımı:
Çeşitli bölgelerde yer alan konutların fiziki yapıları o yörenin coğrafyasının sağladığı yapı sanatını da içeren kültürüyle de ilgilidir.Örneğin ahşap olmalarına rağmen
Marmara, Ege, Batı Karadeniz kıyısı ve Doğu Karadeniz kıyısı ev tipleri farklılıklar gösterirler. İstanbul’un yerini ayırmak gerekir. Bir imparatorluk başkenti olması,
aristokrat ve burjuvanın rahat yaşaması ve bazen de statü sembolü gereksinimi için inşa edilen özel konut türleri başka kentlerde görülmez,konaklar ve yalılar denizin insanla ilişkisinin bütünlüğü İstanbul’u özel kılar.

Bölgesel farklılıklar konusunda; Mine Kazmaoğlu ve
Uğur Tanyeli tarafından yapılan bir değerlendirmede Türkiye iki bölgeye ayrılmıştır ve bunlar Anadolu sentez-geçiş bölgeleri anadolu sentez bölgesindeki konutlar geleneksel konut imajını tam olarak yansıtır. Bu bölge Batı Karadeniz, Marmara, iç Ege ve Batı Anadolu’yu kapsar.Antalya ve
Alanya yöreleri ile Batı Toroslar da bu bölge içine katılırlar.Bu bölgeye özgü örneklere
Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta da rastlanabilir.
Geçiş bölgeleri ise sentez bölgesinin çevresinde yer alırlar ve buradaki konutlar komşu
kültürlerin yapı sanatı unsurları ile farklı sentezler oluştururlar. Bu geçiş bölgelerine
örnek olarak Balkanların bazı yöreleri ve Orta Doğu Anadolu gösterilebilir. Kıyı Ege ve
Bodrum ve Marmaris gibi yörelerdeki konutlar ise geçiş bölgesinin dışında kalırlar.

Yapım Sistemleri:

Türkiye’deki geleneksel yapılar 3 temel malzeme (taş,tuğla ve ahşap) kullanırlar.. Güneşte kurulmuş tuğla, Orta ve Doğu Anadolu’da
antik dönemlerden beri kullanılan bir yapı malzemesidir.Çağları günümüze taşıyan yapı malzemesi olan taş Türkiye coğrafyasında karmaşık örgü
ve kesme olarak belli bölgelerde kullanılmaktadır.Ahşap, kargir inşaat kadar, belki de ondan daha estetik ve dikkat çekici mimari çözümler
veren bir malzemedir ve değişik mekanların elde edilmesini sağlar.

Geleneksel Türkiye Konutunun Özellikleri ve Plan Tipolojisi:

Konutların ayrık veya bitişik nizam, yol kenarında veya bahçe içinde olmaları katların kullanım şeklini değiştirmez. Zemin kat konutun ardiyesidir. Burada depolanacak her türlü nesne için, genelde dikmelerin bulunduğu geniş bir alan içinde yerler ayrılırken, bazen bir kısmının ahır olduğu da görülür. Konutta dokumacılık gibi üretim yapılıyor ise bu işin de zemin katta olması doğaldır. Ara kata her konutta rastlanmaz.Bazı büyük konutlarda ara kat veya katlar bulunur. Bu katların mekansal düzeni son katın aynıdır.Ara kat, konutta yaşayan yardımcı ve hizmet görevlilerini barındırdığı için dekorasyonuna fazla önem verilmez.Son kat ise, konutun asıl oturulduğu, yaşamın geçtiği kattır.

Bazı farklı konut tipleri:
kapadokya evleri ile ilgili görsel sonucu

 Bu kısımda, Güneydoğu Anadolu, Kapadokya ve Kıyı Ege’de görülen konutları dışında bazı yönlerden geleneksel konuta görsel olarak yakın olan iki tip ele alınmış.Birincisi Doğu Karadeniz’de görülen konutlardır.Ahşap strüktürleri Marmara ve Ege bölgelerine benzemez.ki katlı olan bu yöre konutları genelde kırsal alanda yer alırlar. Kıyıdaki büyük kentlerdekiler ise genelde İstanbul’daki
konutları örnek alarak yapmışlardır.İkincisi ise Orta Batı Anadolu’nun kerpiç konutlarıdır.Anadolu’nun bazı kesimleri bu konut tipini yüzyıllar boyunca kullanmıştır.Kendine özgü başka tip ise İstanbul’un Fener semtindeki taş konutlardır. XVIII. yüzyıl başlarında Lale Devri’nden itibaren yapılmaya başladıkları tahmin edilmiştir.

Geleneksel konutun günümüz yaşam koşullarına uyum sağlayabilmesi :

Bir tarihi binanın sürekli kullanımı, onun bakımını, dolayısıyla korunmasını
zorunlu kılmıştır.Bu husus geleneksel konutlar için de geçerlidir.Kargir yöntemle inşa edilmiş binalar daha uzun ömürlüdür.Buna karşın özellikle geleneksel ahşap konutlar zayıf karkas sistemleri ile zamanın şartlarına karşı direnemezler.Özgünlükten en az tavizi vererek konutu sürekli kullanılır kılmak uzman restoratör mimarın görevidir.Fakat geleneksel konutun çağdaş yaşama uydurulması açıklandığı kadar kolay bir görev değildir,zorlu bir çalışma gerektirir.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANTROPOMETRİ ve ERGONOMİ

RENK SANAT EĞİTİMİ ve TASARIMDA TEMEL DEĞERLER

AVRUPA'DA GOTİK RÖNESANS ve BAROK MİMARİLERİ